çingene etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çingene etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Aralık 22, 2011

Çingeneler Ne Ara Geldiler?

Selam selam selam,
Görünmeyen blogumu, kendi elimle kıydığım, terk etmeye razı değilim, hiç de olmadım zaten başka da yoldaşım yok. Buraya dökerim, gerisini beynimin kuytu köşeleri halletsin.
Hamamböceği gibi çoğalıyorlar sevgili blog! Kimler mi? Beynimin içindeki çingeneler, her dakikaları gürültüden ibaret, onlarla aynı telden çalsam zaten göbek atmadan durmayan kıvama gelirdim, halk arasında delilik diyorlar.  Delirmek istemiyorum, her şey lehime iken. Bunları a-leyhime de çeviremem, çaba gösteriyorum ama çingeneleri yok etmek için değil, onlara daha iyi bir yaşama ortamı sunmak için. Beynimin içindeyseler benden bir parça olmalarına izin vereceğim o zaman, vermek zorundayım.
Bugün çingenelerimi alıp gittim malum, dershaneye. Bugün hoş ki ne hoş, sevilmeyen arkadaşımın neden sevilmediğini bildiğim halde sordum diğerlerine, umrum değil ama bana zarar verme çabaları hoşuma gitmeyince de dahil ettim kendimi de konuya, kötü kalpli çingene seslendi içeriden, siktir et olum bunları, şeklinde. Ben de, dur be kadın, diyip bağırdım susturdum içimdekini. Sohbetin bir yerine kadar geldik, kısır döngü... Kısır-yemek olan- severim ama döngü? Döngü olmamalı içinde. Döngüsüz kısır olmalı.

Hocaların bana karşı olan tavırları değişmedi, aynı tas aynı hamam aynı dershane. Ne sikimsonik meseledir bu, içinden çıkılmayan!

Bugün ortaklaşa aldığımız deneme sınavlarını çözelim dedik, sınıfça. Bizim sınıf ne ara akıllandı değil mi? Devamı geliyor. Öğleden sonra, o malum konuşmadan sonra, dönerimi yedikten sonra yaptık sınavı. Kapıyı açan açana, gürültü ise ayrı mesele. Afedersin ama kafam sikildi. Sınavın sonunda ise "kafamı sikseler çözemem artık" diye bağırdım sınıfın ortasında. Hoca yoktu tabii.

Betimleme ;

Dershaneden çıktım, sekretere selam çaktım, yumuşak bir sesle görüşürüz dedim. Merdivenleri inerken, kulaklı beremi takmıştım, kareli atkım da üstümdeydi, iki genç kız merdivenleri çıkarken gülüşüyorlardı. Benim ise suratımda bitkin olduğumun kanıtı olan ifade vardı muhtemelen. Dışarı çıkarken rüzgar suratımı yaladı. Hızla yürüdüm, hava kararmıştı. Ara sokaklara girmeme kararı almıştım. Hayallerimdeki arabayı gördüm - mazda rx7 karanlığın içinde beyaz bir kaplan gibi görünüyordu. Gözlerimi ondan alamadım. Biraz daha ileride, kaynak kokusu, tiner ve boya kokusu, kiremit evin sobasından çıkan dumanla sevişiyordu.
Dolmuşta 7 kişiydik, ben en arkada en sağda yerimi almıştım, minibüs hareket etti, yorgundum. Başımı cama yasladım yol boyunca. Eve de yetişince, küçük kardeşin salak şakalarına tahammül edemedim. Kızdım da biraz, annem telefonda revani tarifi alıyordu, kız kardeşim de not alıyordu annemin söylediklerini. Yemek yedikten sonra tatlı yerim ve ders çalışmadan önce belki biraz sızarım. Bilemiyorum. Ne yapacağımı da ama tek bildiğim yarın Psik Dr'u görmem gerektiği. Hocama ne anlatacağımı planladıktan sonra o koltuğa oturur oturmaz unutuyorum söyleyeceklerimi. Neyse, bu kez hazırlık yapıp giderim.

Çok yorduysam affedin, okumak hoş ama sizin de beyninizin kıvrımlarına sığınan çingeneleriniz varsa bir mübadeleye ihtiyacımız olabilir.

Hoşçakal okuyucu!