anime etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anime etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Nisan 04, 2013

Dedem Hayao Miyazaki

Selam,
Bugün dedelerden bahsedelim biraz, nerden çıktı şimdi bu? Hem senin vizen yok mu? Birazdan maç var, git cips kola al- gibi yorumlara da açığım ama hayır sorun o değil.
Dün saçma sapan hissetmeme neden olan saçma sapan dostlarım geldiler, bahsetmiş miydim? Aramız biraz soğuk, paranoyalardan ve çocukluklardan. "Benden nefret etsinler..." der o, öyle ister. Bıraktım kendi haline, kimden istiyorsa ondan nefret etsin, benden bile.
Dediğim gibi dün geldiler ve günümü mahvettiler;
8 Alman Gencin 8 sunumunu 4 gözle izlemek zorunda mıydık? 81 İlin sunumunu yapsam da izletsem, kaçıp giderler mi? Ben kaçtım, dilini öğrendim, kültürünü de ara ara hocalardan duyduğumuz kadar-onlar da alman, yarı alman yarı türk çok türk az alman hep türk hiç alman- ırkların kardeşliği. Bu zamanlarda duyduğum tek cümle "Canın neden sıkkın?", hiçbirine de "Size ne AMQé!" diye bağıramadım, en son öyle bir şey dedim ki evime kadar geldiler, canımı sıkan dostlarım.
Onlar gelmeden önce ben film izliyordum, 8 Alman'ın kafamı darmaduman etmesi ile sızlayan beynim kendine gelmeliydi, film izlemeliydim. Birden aklıma, geçen yaz? Evet, sınav sonucumu beklerken yaşadığım stresi atmak için izlemiştim sanırım, Miyazaki ustadan bir film açıyım da hem o atmosfer, müzikler, insanlar(gerçek olmaları için yatıp kalkıp dua edeceğim), My Neighbour Totoro'yu açıp izledim, öyle iyi geldi ki. Ara ara gülümsemeler, sonlara doğru düşen surat, sonlarda... Baş ağrımı unutturdu, inanılmaz bir şey. birazdan da ders çalışmayı düşünüyorum, fikirde kaldı harekete geçilemedi, bir Miyazaki daha? diye aklımı çelen masum fikir, sınavdan önce pek "masum" olamıyor. Dedem Miyazaki olsaydı, ya da Manevi olsaydı en azından, Ghibli Studios'ta köpeği olurdum bu kadar net söyleyeyim. Oğlu Goro Miyazaki'yi de yetiştirdi "Dede". The Thales From Earth Sea' otobüste tanışmıştım, Dede Miyazaki sanmıştım ama oğluymuş. From Up on Poppy Hill nasıldır bilmiyorum ama, daha Japon efsanelerinin, mitolojinin ağırlıklı olduğu hikayeler olsa da izlesem. Aradım ama...
Children who chase the sound... diye giden bir film vardı, onu da tavsiye ediyim, izleyin hepsini, nerde baş ağrısı, stres, lanet insanlara sövme isteği varsa hepsini alıp sizi başka diyarlara götürüyor; ne sövmeye ne de kötü bir şey düşünmeye fırsat kalmıyor.
Yarın da 8 Alman'la geziye gidiyoruz, organizasyon bende ve -o dostlar-da. Bakalım her şey yolunda gider umarım. Bu arada...diyip bırakıyım, onu sonra anlatırım da pek bi netlik yok ileride olur belki
-kalpkalpaklakpalkap-

Pazar, Ağustos 26, 2012

Children Who Chase Lost Voices from Deep Below -Dokunaklı ve bir o kadar mükemmel Film-

Miyazaki ustadan sonra izlediğim en fantastik, en lirik, en mükemmel, en macera ve mistik olaylar kokan animeydi.
Makoto-Sensei, mükemmel ötesi bir filmdi, 5 centimeters per second izleyemeyince bulabildiğim tek filmi izledim.
Konusundan biraz bahsedeyim;
Asuna adındaki genç kız, çok çalışkan ve inanılmaz zeki biri. Hayatın yükünü sırtlanmış babasının ölümünden sonra; evi çekip çeviriyor annesinin hastanedeki yoğun iş temposundan dolayı. Kendisine ayırdığı zamanlarda ise kendi yaptığı radyosuyla yüksek bir tepeye çıkıp müzik dinliyor. Yine o müzik dinlemek için gittiği zamanlardan birinde ise Shun adındaki çocukla tanışacaktır, Agartha'dan gelen bu genç, Asuna'yı inanılmaz bir yolculuğa çıkaracaktır.
Hikayenin temelinde iki insan var Asuna ve Morisaki, bu iki kişi kaybettikleri insanları hayata geri döndüreceklerine inandıkları Agartha'ya doğru yola çıkarlar. Agartha inanılmaz mistik ve bir o kadar da zorlu maceralarla dolu bir yer. Garip yaratıklar, tanrılar, kapıyı koruyan Quetzalcoatl'lar ve diğer mitolojik yaratıklar.
Miyazaki'den sonra Japon mitolojisini bu kadar güzel işleyen bir film izlememiştim, Mushi-shi hariç ki onun dizi olmasından dolayı ayrı tutuyorum.
Mükemmel manzaralar ve fantastik olaylar eşliğinde harika bir yolculuğa çıkmak isterseniz adres bu filmden başkası değil. Makoto Shinkai, Miyazaki-sensei'den sonra hayran kalacağım birini bekliyordum, iyi ki de izlemişim.
Filmi bulamazsanız buralardayım.
Kendime not: Kaybedeceklerini geri getirmeyi düşünmek yerine daha mutlu olmak için uğraş. 





Salı, Mart 13, 2012

Yeterince "Mutlu" Yazı

Selam millet,
Sabahlar bildiğiniz gibi. Bu kez kahvaltılı.
Dershane de bildiğiniz gibi, ee olum ne anlatacan, neden yazıyorsn len?! diyenler için ;
Sabah ilk iki ders fizikti, adamın berbat, dandik ve manyakça espirilerinden gına geldi. Ama tabii tepkimi göstermiyorum ya da tepki var ama öncekiler gibi açık değil. Bi bakış atıyorum hocaya, gülmüyorum mesela. Öyle susuyor. İlk iki ders bittikten sonra çantamı aldığım gibi çıktım, ilaçları almam gerekiyordu. Öğleden sonra da hastahanede sürünmek işkence ve zaman kaybı olacaktı. Rehberlikçi hep böyle miydi? Yoksa mükemmel bi değişim mi yaşadı? Umarım her zaman öyleydi ve yanılmışımdır.
Dünden bahsediyim biraz ;
Pazar günü anneannem, canımın yarısından fazlası, çocukluğumun ve hasta zamanlarımın çoğunda yanımda olan. Bu dünyada insanlar birbirlerine tapıyor olsaydı ben anneanneme tapardım. Annem değerli ama tabiiki yerleri ayrı. Neyse, pazar günü akşamı fenalaşmış. Hastaneye kaldırmışlar, olaylar mühim değil ama annem çok üzgün ve çaresiz görünüyordu. Buna sebep olan adama bi güzel sövdüm, orospunun teki, pezevenk! -akrabamız oluyor kendisi, narsist diyince aklımda resmi şekillenen kişi-
ben de keyifsizdim aslında, sınav pazartesi sabah 10da olmasına rağmen, 2. seansa iyice kahvaltı etmiş olurum dedim. Gidemedim tabii, kardeşim geldi. Dişi ağrıyormuş. Onu da doktora götürdüm, sınava ordan giderim dedim ama kafayı çekip direkt nenemlere gittim. Şükür, nenem iyi. Askerlik meselesini konuştum dayımla, bir de ehliyet alma ihtimalim var onu da dayım alacak büyük ihtimalle. Dayım, 1 numara adam. Kazanmamı en çok isteyenlerden biri de o. Daha doğrusu "onlar".
Devam edecek olursam, girmediğim sınavın kitapçığını almak için rehberlikçiyi ziyaret ettim. Aldım da kitapçığı, geçmiş olsun dileklerini iletti -kardeşim için olan- içtendi yeterince.

Hastane kısmına gelecek olursam eğer,
Psk. Dr.'umu ziyaret ettim, hem de annemin ilaçlarını aldım. Doktorla bi sürü konuda konuştuk.
-Öncelikle hayatımda değiştirmek istediklerim,
-Aile ile olan kavga, bi daha olmayacak söz, ehe.
-Bir de bi şey söyledi ki mutlu oldum, iyi hissettirdi daha doğrusu.
Dershaneye döndüğümde komşukızı ile alacağımız ders için konuştuk, kevaşe de "rahat ol k.k. benim her şeyden haberim var, hangi hoca ile ders alacağınızı da biliyorum" dedi. Laf soktum bir iki adet ama bana mısın demedi, helal olsun. Bi nevi evet evet biliyorum siklemedi! Olsun içten pazarlıklı biri olduğu için bunun bi yerlerde biriktirip ondan sonra boşaltma durumları var, bu huyundan da nefret edilir. Bana karşı öyle olup olmayacağını bilmiyorum ama nefret ettim mi birinden, bi daha da kesinlikle eskisi gibi hissetmem. Yengeç?
Etüte giderken konuştuk komşukızı ile etütü de aldık, o dershaneye dönerken ben de tavuk döner aldım açlığım duvarlara çarpa çarpa dile gelmişti. Keşke yemeseydim. Midem ağzımda şu an.
Bu arada fotoğraflarını atacağım bi kedimiz var, beyaz renk tüyleri, yeşil gözleri var. Kaç gündür pencerenin dibinde, kapı koluna uzanıp, kapıyı açmaya çalışıyor namussuz. Kovsak gitmiyor, dişi bi de. Erkek kediler de ayrılmıyor dibinden. Teras kedi kaynayacak yakında. Benden korkmasına rağmen, kardeşlerime sevdiriyor kendini şıllık! Fotolarını çektim dün akşam ama işe yarar şeyler değil, bi şekilde yakalayıp adam gibi fotolar çekip atsam daha iyi olacak. Kedi sevmem normalde ama bu farklı. Kediseverler var tanıdığım, blogta. Kediden yeterince bahsettim.
Mushishi'yi izlemeye başladım, SONUNDA!!! İlk 2 bölümü izledim, her bölümde farklı mushilerin insanlarla olan münasebetlerinden bahsediyor. Tam olarak hakim olmadığım için pek bir şey anlatmak istemiyorum ama  çizimler mükemmel, zamanı gelince yeterli incelemeyi yaparım, izledikçe de olayları toparlayıp anlatırım ya da. Zaman olmasa da...
Bir kaç görsel Mushishi'den, çizimler mükemmel. - link: http://atyarisindakiesek.blogspot.com/2012/03/mushishi-birkac-gorsel.html