norveç filmleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
norveç filmleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Ağustos 13, 2012

Insomnia(1997) -Film-

Yönetmen Erik Skjoldbjærg yaptı, ben izledim. Film 1. sınıf polisiye romanı gibiydi. Her sahnesinde, acaba ne olacak? Katil kim?! Oha, olay git gide karmaşıklaşıyor! derken öyle bir yere geliyorsunuz ki katil ve polisin klasik cinayet filmlerinde gördüğümüz olaylarından farklı bir ilişki içinde olmaları da filmin cazibesini arttırmış diyebilirim. 
Film Christopher Nolan'ın da gözünden kaçmamış ve Al Pacino ile Robin Williams'ı aldığı gibi aynı senaryoyu 2002 yılında tekrar beyaz perdeye uyarlamış, aktarmış. Güzel mi yapmış? İzlemedim Nolan'ın elinden çıkanı ama kumalardan haz etmem.
Kendime not : Bu tür filmlerden etkileniyorsun, kızkardeşine verdiğin "dur daha olayı çözcez!" tepkisi de işin balı kaymağı, bu derece kendine bağlayan bir filmdi. Tekrar izlenecek kadar güzel.
Norveç filmleriyle devam eder miyim bilmiyorum ama şimdilik yeterli görünüyor gerçi bir iki araştırıyım sağlam adamlar güzel filmler yapıyor.

Oslo 31. August - Film -

Norveç'e gideceğimden bahsetmiştim, size soğuk ama bir o kadar güzel diyarlardan 2 film getirdim şimdilik. Önceki yazımdaki Reprise'a benzeyeceğini düşündüğüm ama birbirinden farklı hikayelerle ve farklı tekniklerle anlatılan bir film Oslo 31 August.
Anders Danielsen Lie(Reprise'daki Philip) Joachim Trier'in gözdesi, ehehe. Şaka tabii ama yönetmenlerin aynı oyuncuyla devam etme takıntılarına hayranım, kült filmlerin yönetmenlerinin alışkanlıklarını mı devam ettiriyorlar anlamadım. Guy Ritchie de Jason da Jason, adamı aksiyon filmlerinin 1 numaralı adamı haline getirdi sağolsun, Joachim Trier de umarım Anders'i güzel yerlere getirir. Gerçi her şey insanın kendisinde bitiyor..........----> PEEEH! Kalıplaşmışlardan nefret ederim.
Filmde Anders adındaki adamımız uyuşturucu bağımlısı, rehabilitasyondan sonra, temizlendikten sonra demek daha doğru olur, bir iş görüşmesine gider, bir de arkadaşlarıyla tekrar bir araya gelmeye çalışır. Uyuşturuculu filmler genelde mutlu bitmez, verdikleri mesaj ; uyuşturucuya başlayın ve kolayca bırakın yerine uyuşturucuya başlayın ve kolay ölün olduğu için sanırım. Hep bir ibret alma hikayesi görürüz, bu da pek farklı değil açıkçası ama bir Requiem for a Dream ibretliği beklemeyin. Genç adam Anders durumu toparlamaya çalışıyordu, filmin verdiği mesajlar çok güzeldi. Hayata dair eleştiriler vesaire, buraya yazmayı düşünmüyorum izleyin.


Kendime not: Uyuşturucu kötü bir şey, ağzını yüzünü patlatırım, sigara bile içme, alkol olabilir-kendini tutabiliyorsun, sarhoş olmayı sevmiyorsun çünkü denemedin bile-belki bir defa.
Yönetmene not: Son daha güzel bağlanabilirdi, hayrete düşürme fikri çok yumuşak kalmış ve seyirci hayrete düşmeyecektir bu şekilde, şahsen benim gibi katı kalpli bir adam bunu söylüyorsa, olmuş diyebiliriz.
Son olarak: ben bu şarkıyı Drive(2011) da sevmiştim, asansör sahnesinde, bir de bu filmde doğum günü partisinde çalınca oooh beybi durumları yaşattı -gördüğümü duyduğumu unutmam ama isimler çabuk unutulur-
 

Şarkı çok güzel, iyi geceler.

Pazar, Ağustos 12, 2012

Reprise -Film-

Konu;
Philip ve Eric iyi arkadaşlar, bu iki iyi arkadaş kitap yazmaya karar verirler. Kitapları sonbaharda yayınlanacaktır-
Norveç yapımı, Joachim Trier'in eseri ve güzel oyunculukla gerçekmiş gibi hissettirip yazar olmayı askıya almanıza neden olabilecek kadar dramatik bir film.

Siyah fotoya dikkat :)

Yeterince dramatik, hem senaryo olarak da sıradışı. Bana öyle geldi en azından, bilmiyorum açıkçası. Filmin başında, senaryonun tamamını anlatır ama siz sonunu merak edip izlemeye devam edersiniz. Ortalarına geldiğinizde ise flaşback sayılmasa da zamanda geri yolculuk ve tekrarlar yaşatıyor yönetmen, bu bazı yerlerde rahatsız etse de -kaçırılan replik, kaçırılan sahnelere yol açtı- genel anlamda yeterince mutlu bir filmdi, dramatik ve mutlu, üzgün ve mutlu gibi. Karışık!
Yönetmene not: Norveç filmlerine devam, Reprise'dan sonra Oslo 31. August izlenecek, belki de bugün. Yönetmen Joachim Trier'i saygıyla selamlayıp takipte olduğumu bildirmekten mutluluk duyuyorum, bu yazı Norveç'e ulaşır mı bilinmez ama Joachim Trier, devam.
Kendime not: Kari'yi oynayan oyuncu  -Victoria Winge- I love you!!!
Kari'yi sevdim ben.
Filme not: Philip'in psikotik nevronuzuna rağmen Kari'den vazgeçmemesi, mükemmeldi, belki de delilik! Bir insan kendine bunu neden yapar anlam veremedim, odunum ben. Eric'in ise Lillian'ı sevmesine rağmen sırf inandığı birtakım fikirler yüzünden ondan ayrılması hatta arkadaşlarını geride bırakıp ülkeyi terk etmesi, acımasızcaydı. En sevdiği yazarla tanışabilmiş olması güzeldi.
Ben filmi anlamadım mı yoksa çok mu sığ anlattım bilmiyorum ama  ne biliyim hem İstanbul'a yağmur da yağmış, oturun evinizde izleyin derim.