Perşembe, Temmuz 12, 2012

Drive (2011) -Film-



Tamam ya anladık, karizmatik adamsın vesselam!
Ryan Gosling, az konuşan soğuk adam, sürücü. Biz ona "şoför" diyelim. Şoför, Irene ile komşudur, Benicio adında bir oğlu vardır Irene'nin. Şoför ile bu ikili arasında bir çekim olur. Aşk diyin siz, bence başka bir şey var. Irene'in kocası, Standard. İsim garip olabilir, adam hapiste. Evet, şoför evli bir kadınla yakınlaşmış hatta ileriki zamanda hapisten çıkan kocasına yardım bile edecektir. Olaylar ve olaylar, bir insan yeni tanıştığı insanlara neden bu kadar bağlanır? Neden onlar için kahramanlık yapmaya çalışır? En önemlisi kötü adamları gördüğü yerde neden anlamadı? Aşk her şeyi affeder mi dersin zamanla geçer mi? Aşk diyelim ok, Irene aşık olunmayacak kadın değil, peki bu kadın ve küçük Benicio için değer miydi be adam demenize neden olacak, hayatın gerçekleri ve dibinizdeki insanları sorgulamanıza kadar varmaz ama güçlü kadrosu, iyi yönetmeniyle "vuhuhuh!" anları yaşatabilir. Ben burda film incelemesi yapmıyorum yanlış anlaşılmasın, izlediğim beğendiğim filmlerin listesini alıyorum, kendim için yapıyorum çok bencilimdir, teşekkürler evet bu kadar ve birkaç şey daha ;
Filmin mükemmel kadrosundan bahsettim zaten.
Kan var Şoförün suratında, burda olanlar uh beybi!
Aksiyon dediğin vurdulu kırdılı bilmem neli olur diyenlere,
Jason Statham olsaydı, Irene ile yatardı. Çünkü Jason Statham oynadığı filmlerde iş bitiricidir. Bunda durum biraz farklı 21.yy kahramanı gibi adam.
Kan var meme var, kan biraz fazla meme az, olması gerektiği kadar diyim ben en iyisi.
Aferin Dublör-Şoför, iyi iş çıkardın.
I love u Irene demez Şoför, öper. Ben de öyle yapcam :')
Burda "ah bu aşk iflah etmez beniiiiğğ" diyordu Nev -şaka-
Bu alttaki dialogla da bir nevi rehberiniz olayım ; Oha diyebilirsiniz bazı sahnelerde, kafam dağılsın diye dram izleyince daha kötü oluyorum Requiem for a Dream'den sonra toparlanamadım ve yorumlar-diğer bloglara attıklarım dahil inanılmaz bi tutarsızlık yakaladım. Bu film beni sarstı biraz, toparlandım ehehe ne mazo adammışım ben yea?!
Dialog;
-Kötü adamı gördün mü? Şoför
-Evet. Benicio
-Nerden anladın?
-Çünkü...o bir dolandırıcı
-İyi dolandırıcılar yok mudur? 
-Hayır, ona bir baksana. Sana iyi biri gibi mi görünüyor?


Müziklerinden bahsetmedim mi?! Tüh! Filmin müzikleri o kadar güzeldi ki başlar başlamaz sarıyor zaten, uygun sahnelere uygun müzikler. Aferin yönetmen, Cannes'da ödül aldığını söyledim mi? Normalde takılmam alınan ödüllere, dikkat edilirse de bahsetmedim şimdiye kadar, bana ne ödülünden, film güzeldi.
Müzik ; A Real Hero - College & Electric Youth
Elektro mu bu, elektroysa eğer ben sevmiyordum elektro falan ama sanırım hakkını vermişler, helal olsun diyelim.
İyi seyirler millet. Mutlu olmak için izlemeyin sadece izleyin.

Çarşamba, Temmuz 11, 2012

Bugün Günlerden PES

Bugün günlerden PES, kardeşle, kuzenlerle gidilen, stres olunan-atılan günlerden biriydi. 
Kuzeni yenemedim ama kardeşi yendim eheheh, oynamayı bilmediğimi söyledim, bana yenilmemek için deliye döndü kardeş euhueh. Eğlendim açıkçası. 1-0 gibi komik bir golle galip geldi, sonra da berabere kaldık yine berabere kaldık, sonunda ben kazandım! Gerçi yaptığımız maçlarda kıyasıya mücadele ediyoruz birbirimizle, güzeldi.



Salı, Temmuz 10, 2012

İlhan İrem'den Geliyor

Sabah ne olduğunu hatırlamıyorum, ciddiyim. -Kısa süreli hafıza kaybı mı bu? Nedir yani?! Oha üzerine gidince veya ciddiye alınca da durum fena. SİKTİR!
EEaa sabah bir şey olmadığına göre yazıyı burda bitireyim gideyim ne biliyim.
Neyse devam, kahvaltıdan sonra aylak aylak takıldığımı farkettim, kardeşim işi bırakınca bilgisayarda geçirdiğim zaman da kısaldı tabii. Durum sinir bozucu olabilir ama ben ısrarla masaüstü bilgisayarı hayata döndürmeye çalışıyordum, en sonunda pes ettim. Yeni bir monitör alırız, parası neyse verelim falan dicem de para yok. Burada İlhan İrem - Boşver Boşver Arkadaş çalıyormuş gibi hayal edin, hani çok umrumda değil zaten. Ee neden anlatıyorsun o zaman diye merak edenlere de, ileride olur da ne kadar boş beleş biri olduğumu hatırlatırım kendime, geçmişte malmışsın arkadaş bari şimdi yapma, şeklinde mesajlar vermek adına, evet gelecektekine mesaj, deli diilim! diilim! şeklinde de acitasyon.
Yazı boş oldu, yayınlanmaya değmez veya değer buna karar veriyim sonunda, her düşündüğünü de ne diye yazıyorsun olum mal mısın? -iç hesaplaşma yaşarken-
Kuzen geldi, Bayburt'tan. Hani Almanya falan olaydı iyiydi. Kuzen kafa adam, görür görmez bir heyecan, sonunda evden çıkabilcem! Sanki adamı bekliyordum amk. Sohbet, şamata adam kafa zaten. Habire gülüyoruz, hani biraraya gelince böyle psikopatlıklar yaşamamız normal, bunaldım yakında çürürüm ben, otur otur kilo da almıyorum hani. Eeaa biraz sonra da, ablası aradı sen de gel bizimle diyince, fırsat kaçmaz. Kardeşi de alıp takılıyoruz hep beraber. Diğer ablasının yanına gittik kafeye, bir arkadaşı daha vardı onun da sohbeti güzeldi ama sonlara doğru sıçmayaydı iyiydi.
Ayın 11'ine kadar izinli olan biri, 6'sında izin almışsa kaç gün tatil yapar? 5 diyorduk kuzenle ama adam ısrarla 6 diye inat edince de koptu olaylar. Neyse, kız arkadaşın var mı? muhabbetinden hoşlanmıyorum, hani sohbet konusu mu olsun? Varsa hakkında mı konuşalım, insan anlayamıyor amacın ne olduğunu.
Geri dönüşte de zaten diğer kuzenlerle takıldık, PES yaptık. İyi güzeldi Real - Barça 0-2 skor, sonuç ben mağlup. Bilmiyorum abicim unuttum napıyım? Habire pas verince de top dışarı çıkacak, taca uçacak falan nerden bileyim 2009'da 2010'da bıraktım adamlar tam simülasyona geçmişler o zamanlar otomatikti biraz kontroller de iyi olmuş gerçekçilik adına. Türkçe konuşan spiker de iyi güzeldi. Oha 2013 duyurulacak ben ilk defa 12'yi oynamışım daha fazla rezil olmadan sonuca gelelim.
Sonuç olarak akşam yine aynı kuzenlerle takıldık, yine güldük eğlendik gün güzeldi ama ben bu ilacı anlamadım arkadaş.
Önceden rol yapabiliyordum, mimiklerimi aldırmış gibiyim yea?! Zorla gülüyormuş gibi hissediyorum kendimi, şöyle söyliyim, duygularımı saklayamıyorum. O an içimde ne tilkiler varsa hepsi bir anda mı çıkar ortaya? Bu durum beni hiç memnun etmedi açıkçası ama diğer durumlar açısından mesela "takmıyorum artık" diyebiliyorum. Kaç zamandır aramıyor mu arkadaşım ya da sevgilim mi yok ya da doğumgünümde en yakın dostum tarafından ekildim mi? O zaman napıyoruz bir hap hayatınızı değiştirir sanıyorsunuz da ben sonradan farkına vardım sanırım, farkına varmama neden olan buysa bırakayım madem ya da tedavi işe yarıyor. Aslında neyi tedavi ettiğimizi de bilmiyorum, evet bundan 1 ay önce depresiftim, melankolinin en uç noktasında geziniyordum ama nedir arkadaş, siktir etme mevzuysa eğer bu saatten sonra zaten elimden daha iyisi gelmiyor, tadını çıkarmaya bakacaz.
Haftaya Ankara'dayım ama Googhan yok, Burcu yok eeaa Re-l var sınavlarını aksatma çekcem kulaklarını, Ankara'da olup da haber vermeyeni alşsdkasşdlkad şaka. -kalacak yer var euehueh dert o değil maksat takılalım hani-

Pazar, Temmuz 08, 2012

Karmanlamsız

Dün doğumgünümdü yea benim, geçti gitti. Ama dün doğumgünümden başka şeyler de oldu ki yazamadım, saçma sapan şeyler. Yazmaya gerek yok ama sıkıldım anasını satıyım.
Bütün bu pasta falanlardan sonra yine acıktım, amcamlara misafir falan gelecekti. Hazırlıklar yapılıyordu,  ben de masaüstü bilgisayarımla uğraşıyım dedim. Kaç gündür açmıyoruz, toz dolmuş içi, balkona çıkarıp temizledim bir güzel. Açmaya çalıştığımda ses çıkarıyordu, eeaah ram'ler yine sorun çıkardı diyip ram'leri söktüm önce. Tozu, toprağı temizledikten sonra "hacı bu iş böyle olmayacak" dedim ve kolonya ile temizledim ram'leri. Heaa, bozulur bozulmaz bilemem ama tozdan topraktan kurtulduk. Slotları da kolonyalı bezle sildim, iyice üfledim ki kolonya buharlaşsın euheueh, mantıksız gelebilir ama bilgisayar açıldı! Başardım yaniiee! Sonra da ses sürücülerini kuracağıma en iyisi eskisi gibi Ubuntu ile kullanıyım diyip, kuruluma başladım. CD mi çizik, anlamadım yarısında durdu. Tekrar başlattım. Oooh yükleme tamam, güncellemeler ok. Bilgisayarı bırakıp amcamlara, misafirlerin yanına gittim.
"Umut! Kola mı yoksa rakı mı?" dedi kuzenimin dayısı, biz ona dayı diyelim.
"Yaa, bayramda içtiğimiz kötüydü tadı" dedim.
"Eaa ama bu da aynısı zaten" dedi dayı.
"İyi o zaman sulandıralım bol bol" dedim ben de, öyle de yaptık. Sulandırdık ama masadaki herkes şok, Umuooot rakı içiyoooğğr, şeklinde tepkiler. İyi de ne var bunda, içiyordum ki ben?! didim. Yalan?!?! Yalan değil ama içmiyordum pek. Ea, yemek falan yedik. Misafirler tv'ye odaklanmış, Ntv Yeşil Ekran'da kuşlar vardı, herkes de soruyor, "nasıl çekmişler" falan. Dur teyzecim bir sinema televizyon okuyayım belki öğretirler diyesim geldi. Kamera takmışlar kuşlara, şeklinde bir yalan salladım da nasıl olduğundan benim de haberim yok hani. Kuşlar çiftleşmek için kıpırdanırken, teyzelerden biri "aaa ne kadar güzel dans ediyorlar yeaa" diyince, ben de kendimi tutamayıp "kur yapıyorlar birbirlerine birazdan çiftleşecekler" dicektim ki tuttum kendimi! Sonra da bir kartal göründü, şahin de olabilir balık avlıyor falan "voooaaawww" şeklinde sesler yükseliyor. Benim kafam gitti rakıdan zaten, çok ağırdı ammaaa, öyle sarhoş falan olmadım ama sanki her şey daha bir yavaşladı sanki, daha sıcak oldu, daha anlamsızlaştı her şey. Nefes almak için ayrıldım, geri döndüğümde kutup ayısı yavru ördekleri kovalıyordu, "amaaan yicek yicek, bak nasıl kaçıyorlar" dehşete kapılmışlardı. Çeşitli kuşlar, korsan martılar vesaire dalışa geçip pençeleriyle, gagalarıyla suratını parçaladılar kutup ayısının, amca da demez mi "kanatlarıyla kesiyoolaaar!" dimi amcacığım, jiletçi takımı bu kuşlar, kanatlarıyla çiziyorlar hıı hıı, düşünsene o anda gülemedim, bilmiyorum ama keyifsiz gibiydim, belki terledim diye. Terleyince sinirleniyorum falan aşlsdkasd şaka tabii de insan huzursuz oluy. Neyse gecenin ilerleyen saatlerde de pek acaip sohbetler döndü, likör tarifinden tut, Suriye'nin şu anki durumuna kadar.
Genel olarak güzel bir gün sayılabilir evet.
Bugün de film izledim işte, Requiem for a Dream, keşke izlemeseydim izlemiş gibi yapsaydım. Hani oluyor ya çok popüler filmler hakkına sohbet ortamı olur bazıları da izlememiş sırf etraftan duyduklarıyla gelip dahil olurlar, izlemediysem izlemedim derim de sökmüyor millete artık. "o kadar anlattın ki izlemiş gibi oldum, hiçbir heyecanı kalmıyor filmin" diye de ekliyorum sıyrılıyorum böylece.
Film izledim, bulgur çorbası, hirisi yedim, öyle güzel güzel doyurdum karnımı.
Şimdi de kendimi Snorlax gibi hissediyorum, sadece yemek yemek için kalkıyorum ben yea, günün öbür saatleri sızma derdindeyim. Şu sınav sonuçları açıklansın da kurtulalım yea, bu saatten sonra "kurtulmaya" getirmek olayı - arka planda çalarken Shakira, klibi kaçırmamak adına bitirmek zorundayım şaka şaka euheue ama izleyin bu da şarkı olsun hacı napalım hep içinizi kararttım Shakira kapat arayı gözünü sevdiğim ;


Requiem for a Dream -Bol Spoilerli *Film-

Hasssikttiiiiiirr!!! diyorum. Bu film bütün gerçekleri insanların suratına tokattan ziyade bir vinç gibi çarpıyor. Paramparça hissediyorsunuz, boğazınızda bir yumru, kalbinizde bir basınç. Aronofsky mükemmel yönetmen fakat bu filmi bir daha izlemicem. Aman tanrım, bu gerçekten inanılmaz bir histi. Kulaklıklarımı taktım ve 100dk boyunca bir kere çıkarmadım, normalde ne kadar süre geçtiğine bakardım fakat yerimden kımıldayamadım bile. Bu nasıl mümkün olabilir, ok bir daha izlemicem midem kıçımda, kusmak değil ama midemi sıçabilirim.
Görmeniz gerekenler, dayanılmaz olanlar ;
Sarah Goldberg'in diyet hapı sandığı uyarıcıları alması, oğlunun onu ziyarete geldiğinde annesinin daha kötüye gideceğini fark etmesi ve o anda kendisi bir keş olan Harry, annesinin de onun gibi bir bağımlıya dönüşmesini istememesi, yıkıldım resmen.
Sarah'ın git gide kötüleştiği ve hayaller gördüğü sahneler -buzdolabı ve gördüğü halisünasyonlar gittikçe gerçekleşmesi, son anda olayların kopması vesaire, akıl hastanesine kapatılması, zorla sonda takılması, zorla yemek yedirilmesi, elektroşok verilmesi -dayanılmaz!
Harry içinse, Marion'la tartıştıkları sahne, annesinin televizyonunu sattığı, sonra da torbacılıktan kazandığı parayla annesine yeni bir televizyon aldığı sahne dramatikti yeterince.
Marion'un ise mal bulabilmek için son çare olarak Arnold'la yatması, ondan sonra da Big Tim'le yatmak zorunda kalması falan, partiye katıldığı sahneler ise...tek kelimeyle iğrençti.
Bütün bunları da Royal Tenenbaums ve Kynodontas arasında kaldım diye izledim, izliyim kurtulayım bu yükten diye düşündüm, hani olur ya bir film öyle anormaldir ki kendinizi buna hazırlamanız gerekir. Ben de kendimi nasıl hazır hissettiysem, izlemeye karar verdim ve sonuç -BİR DAHA İZLEMİCEM!-



Cumartesi, Temmuz 07, 2012

Ghost Town -Film-

Kurnaz tilki Pincus, Gwen'i güldürürken 

Ricky Gervais, mükemmel komedyen. Film boyunca güldüm diyebilirim. Ortasına kadar diyelim çünkü sonrası biraz duygusala bağladı. Espriler mükemmel, oyuncular mükemmel. Konusu şöyle filmin;
-Kolonoskopi için hastaneye giden Dr. Pincus, genel anestezi ister. O anı görmek istemiyor çünkü, haklı olabilir aslında. Anestezinin yan etkisi, Dr. ölür ama sonra geri döner tabii. Sadece 7dk'lığına öldü. Hastaneden çıkarken, ölü hemşirenin hayaletini görür, böylece hayaletler peşini bırakmaz film boyunca. Acaip eğlenceli ve sıradışı bir hikaye, dizi izleyenler bilir. Ghost Whisperer's vardı zamanında, biraz onun gibi ama komik. Hayaletler komik, Ricky Gervais komik. Hikaye ilerlerken Gwen'le tanışır Pincus. Hayatı değişir, aaaah kadınlar! Biz erkeklerin sıradan ve bir o kadar sıkıcı hayatına girdiniz mi hayatımız öyle bir allah bullak oluyor ki-iyi anlamda- sanırım ben de bu allak bullak olma durumundan korktuğum için ya da göze alamadığım için adım atamadım. Can sağolsun, başkası için yaşamak ve diğer bilimum mesajlar görebilirsiniz filmde. Çok eğlendim, bir kaç şey de öğrendim diyebilirim.
Hadi iyi seyirler. Çok gülün.

20'nin Sonuna Geldim!

Bugün Cumartesi, 7 Temmuz.
20 yaşımı doldurduğum, normal günlerden bir tanesi. Evet, bugün benim doğumgünüm! Yihhuu! Kızlar, dans, eğlence falan görmen lazım -demek isterdim.
Sabah biraz geç uyanıyım dedim hatta uyanmıyım en iyisi şeklinde dönüp durdum yatakta. Facebook'ta ilk doğumgünü mesajını Felijom bebekim attı. Ben de saçma sapan yorumlar ve cevaplar vermeyi seviyorum, kusura bakmayın gençler. Mesela Heidi, oy Heidi, can Heidi.
-Doğum günün kutlu olsun :) diyip gülmüş sonunda. Benim cevabım ise
-Neden?!asişdlasdş :D şeklinde oldu.
Altında şaka olduğunu anlayacak insanlara şakalar yaptım, bugünü biraz daha yara almadan atlatmak için euheuhe!
Facebook mesajlarını falan geçtim, kendi duvarımda delirdim resmen. Eğleniyorum kendi çapımda ehehe! Kutlama falan yok, kardeş pasta getirsin de adettendir keselim. Çikolatalı pastalar bayatlıyor, ekşiyor buralarda sıcaktan mı neden anlamadım. Meyveli getirsin bakalım.
Tv'yi açtım arkaplanda manyak şarkılar dönüyor ;
Funda Arar - Yok Yok, ilk defa dinlemiyordum denk geliyordu. Klibi ilk defa görüyordum, Funda Arar delirmiş, güzelleşmiş. Klip de eğlenceli olmuş.
Rastgele şarkılarda rastgele gelen Senin şu halin bilmem neye talim diye başlayan Murat Dalkılıç, klipte bir kadın var, aaaa aaaha aaaa ahah allaaaaah! diye bağıran aslan out, bu hanımkızımız in. Erotizm evimizde, erotizm her yerde, sokakta caddede.
Şimdi de oturmuşum böyle, şu şekilde dicem de nasıl? Laptop kucakta, ayak uzatılmış, kapri giydim yıllar önce annem almıştı ortaokula falan gidiyorduk o zamanlar. Şimdiki hali bile uzun olmasına rağmen o zamanlarda nasıl giyiyorduk? Anne, sanırım seneye giyer politikasını sen bir adım ileri değil de 6-7 yıl sonra giyerler ne de olsa gibi bişiy yapmışsın, iyi ki yapmışsın canımsın. Laptop'ta LinkinPark, tek kişilik  doğum günü partimle birlikte mutlu olmaya çalışıyorum.
Sizden ricam doğum günümü kutlamayın, ne cevap vereceğimi şaşırıyorum alışık değilim.

Cuma, Temmuz 06, 2012

Bana bu kadar tatil yeter.

Eeaaah, böyle bir başlangic yapabileceğim aklımın ucundan geçmezdi.
Bu sabah çok öğlendi. Ilk defa bu kadar geç uyanıyordum, keyfimden değil yeahu.
Bütün gün sıcaklar yüzünden pişen bilgisayara küfrettim, her ısındığında uyarı verip kapanıyor nefret ediyorum bu durumdan. Flash oyun bile oynayamaz duruma geldik, böyle değildi bu lap. Bugün Kynodontas'i izlicem dedim, izleyemedim.
Dün kardeşimin doğumgünuydu. 30 dklik yürüyüşten sonra yetiştik pastahaneye kuzenlerle, bu ara maddi açıdan sallantılı dönemdeyiz banka kredisini ödemek için yaşıyoruz resmen. Eaa, doğumgününden bahsedelim biraz, kuzenler ve kızkardeş gittik hep beraber. Küçük bi pasta almasını söyledim bizimki heyecandan mıdır bilmem büyük bi pastayla geldi paramızın çoğunu da böylece pastahaneye vermiş olduk. Dediğim gibi dikkat etmemiz gereken dönemdeyiz, dondurma alıp döneriz diye düşünmüşken, annemin de kızmasıyla uuh bombastik bi gece yaşadık, çok umrumda olmadı açıkçası ehueuhuh.
Kuzenle konuştuk yol boyunca, sohbeti çok hoş. Sıkılmadan sabaha kadar yürüyebilirdim tabii eve yetiştiğimizde de yorgunluktan ölmüştük.
Sağlık bakanlığı obezite ile savasiyormuş, günde yarım saat hareket edin diye, bugün 10 dk bile hareket etmedim, geleceğin obeziyim Yaşasın Obezite diyip ekliyim, Zombotron1-2 bitti, sonunda! Mükemmel bi oyun armorgameste aratırsaniz bulabilirsiniz, link ekleyemiyorum. Giderim.
Şu sınavlar açıklansın yakın zamanda ya tatil de bitsin ne bileyim çok acaip şeyler oluyor, kafa kalırsa anlatırım bi ara.

Bu Haftanın Gündeminden Başlıklar

1 Temmuz

Pek tabii İspanya'nın İtalya'yı 4-0 yenmesi futbolseverler tarafından "bu ne olum? İspanya mı hass." yorumlarıyla karşılansa da futboldan anlamasam bile benim gönlümde İspanya'nın şampiyon olması vardı tabii, böyle de oldu. Tarihe yazdırdılar isimlerini.
Temmuz bizden birçok güzel insanı almış, 1 Temmuz'da da Marlon Brando aramızdan ayrılmış, allah rahmet eylesin.

2 Temmuz

Pek tabii Sivas Katliamı'nı yazmazsam olmaz. 37 kişi yaşamını kaybetti, insanlığın neredeyse en vahşi tarafını göstermişti bize bu olay. 37 kişiden 2'si ise oteli yakmaya çalışanlardan. 35 CAN, aydın ölümsüzleşti.

3 Temmuz

Temmuz bizden en güzel insanları almış demiştim ya affetmiyorum Temmuz'u, belki bu Temmuz'un suçu değildi ama keşke olmasaydı. 
Kemal Sunal, belki de hakkında yazılacak sayfalar dolusu yazı vardır ama benim elimden gelen; Allah rahmet eylesin büyük insan, ülkenin en zor zamanlarında insanların yüzündeki tebessüme neden olan, nur içinde yat.
Jim Morrison, The Doors'un solisti. the Doors'u özel olarak oturup dinlememiş olmam bu saate kadar sanırım benim öküzlüğüm, youtube sayesinde en popüler parçalarına ulaşabiliyordum grubun. Her ölüm erken ölümdür, genç yaşta aramızdan ayrılmış olman çok üzücü.

4 Temmuz

Bob Ross, bonus amca! Şurada şirin bir ağaç var diyip çizdiğin resimler sayesinde anneme "anneaa, ben ressam olacam!" demiştim annem de "nerde satacaksın çizdiğin şeyleri, köyde mi?" diyip içimde ukte olarak kalan buruk bir anıya neden oldun güzel insan. Kanserle savaştın sen, o çizdiğin şirin ağaçlar veya bulutlar kadar şirin değil o, bu yüzden senin gibi güzel insanı aldı aramızdan.
Barış Akarsu, ahh be genç adam! Seni şu kadarcık kısa bir zamanda bu kadar büyük kitlenin sevmiş olması sanırım içindeki güzelliğin kanıtıydı, nur içinde yat. Ölen sanatçıları dinleyememe/izleyememe hastalığım var, hastalık değil kendisi ama bazen o derece kötü hissediyorum ki hastalık olduğunu düşünmeye bile başlamıştım.

567 Temmuz - Hangi tarih gerçek?

Aziz Nesin, seni de aldı aramızdan Temmuz. Hani elimde olsa Haziran'dan Ağustosa geçerim direkt, ne biçim bir ay geçirdik, Aziz Usta ortaokuldaydım ilk kitabını okuduğumda ve inanılmaz bir etki bırakmıştın bende, Şimdi Çocuklar Harika'ydı kitabın ismi. Nur içinde yat, doğumlar umrumda olmuyor ölümleri hatırladıkça ama mik mik hayatın gerçekleri de bilmem neleri, ben kendimi ölümsüz sanıyorum sanırım. 7 Temmuz 1995 senin kalp krizi geçirdiğin gün fakat ailem muhtemelen benim 3 yaşıma girişimi güzel bir pasta keserek kutluyorlardı, çok acıklı.

Pilotlarımız bulundu bugün de toprağa verdik, şehit pilot Ertan'ın 7 aylık hamile eşi ayakta durmakta zorlandı yazmış Cnn, anne karnında yetim kalan çocuğun hesabını kim verecek arkadaş, şöyle bir şey ki ölen her askerin biraz deşsen ne tür pis oyunlara alet edildiğini görürsün zaten, ben bu iki can'ın göz göre göre ölüme gittiğini düşünüyorum bu saatten sonra onları geri getiremeyiz ama umarım aptal hareketler sonucu daha çok insanın veya birilerinin menfaatleri için daha çok can'ın ölmesine göz yumamam. Siyasiler adam gibi kararlar verse zaten gencecik bedenlerin anlamsız bir şekilde toprak olmalarına neden olmazdı, şimdilerde milliyetçi duyguları kabarmış bir şekilde gaflete düşen insanlar görüyorum "Suriye'ye haddini bildirecez, savaş ilan etsin Türkiye, o ülkeyi yerle bir edecez" şeklinde söylemlerle çeşitli haber sitelerinde yorumlar okudum. Hassiktirin gidin arkadaş, öncelikle aklınızı başınıza alın ki daha fazla insanın ölmesine neden olacak aptal hareketlerde bulunmayın, devrimi halklar yapar silahlı militanlar değil.

Bütün bunlar olurken canım ülkemin bir zamanlar dilinden düşürmediği Tanrı Parçacığı bulundu. Hayırlı uğurlu olsun, haber hakkında detaylı bilgi toplayabilirsem ileriki zamanlarda yazarım.

Daha fazla ölüm yazamıcam, kafam sikildi afedersiniz. Bu ne arkadaş, nefret ettim resmen bu aydan da doğumgünüm olacak günden de bok yiyen Temmuz'dan her şekilde nefret ettim. Bugün benim için 6 Ağustos. 



Çarşamba, Temmuz 04, 2012

Take Shelter -Film-


Bir baba, karısı ve çocuğu. Curtis 35 yaşında ailesiyle, iş arkadaşlarıyla gayet normal bir hayat süren hem iyi bir eş hem de iyi bir babadır tabii ki bu böyle devam etmiyor. Film boyunca kendimi adamın kafasında bulduğum ya da gördüğü kabuslarla kalbimin dk'da 120 attığını gördüm. Gerildim ama gerilim değil, yeterince dramatik. Annesini görmeye gittiği ve işle ilgili problemler yaşadığı sahneler ile, gördüğü kabuslar hepsi çok zekice ve dramatik bir şekilde ekrana yansıtılmış, bir iki yerde "güleyim lan biraz güleyim ühühheee" şeklinde ağlıcaktım nerdeyse, dram olduğunu biliyordum ama bu kadar vuracağını tahmin edemezdim, size tavsiyem bunalmışsanız izlemeyin, daha çok ve daha çok bunalmanıza neden olabilir. Filmin son sahnesinde "hasss..." diyip bitirdim filmi, Curtis'e bol bol küfrettim ama adamın elinde değil, keşke kader denen lanetle sürüklenmesek değil mi?
-Filmle ilgili eklemek istediğim başka bir şey yok, yeterince vurucu bir film, süre sıkıntısı da yaşamayacağınızı düşünüyorum 2 saat sürüyor ve sıkıcı değil. Hep bir diğer sahneyi merak edip kafanızda kuruyorsunuz ama tabii ki olaylar olaylar vesaire.